Günümüzde adlarını daha sık duymaya başladığımız otoimmün hastalıklar, bağışıklık sisteminin kontrolden çıkarak vücuda saldırması sonucu ortaya çıkıyor. Bu hastalıkların seyrinde, bağışıklığın çalışma prensiplerinin bozulduğunu ve bağışıklık sisteminin tiroit bezine saldırarak ona karşı antikor ürettiğini görüyoruz. Vücutta birbirinden farklı olumsuzluklar zinciri başlatan ve günümüzde görülme sıklığı oldukça artan Haşimato (Hashimoto) hastalığı da bunlardan biri. Biz de Siyez Evi olarak, "tiroit bezini hedef alan Haşimato Nedir, neden olur?” gibi soruları sizin için sırayla ele alıyoruz.
Haşimato Hastalığı, ismini 100 yıl önce bu hastalığa ilk tanıyı koyan Japon doktor Hakaru Haşimato’dan alıyor. Normal şartlarda, yabancı maddelere karşı üretilen antikorlar, haşimato senaryosunda direkt olarak tiroit bezini hedef alıyor. Bu savaş sonucunda iltihaplanarak ayarı bozulan tiroit bezi ise tiroit hormonunu daha az salgılamaya başlıyor. Genellikle yavaş seyreden bir hastalık olan haşimatoda yaşam kalitesini etkileyen olumsuzlukların görülmeye başlaması bize tiroit bezinin aslında hasara çoktan uğradığını ve tiroit hormonunun üretim dengesinin bozulduğunu bildiriyor. Peki, bu konu neden önemli? Çünkü tiroit hormonu dokuların ve organların işleyişini yöneten bir organizatör olarak görev yapıyor. Hücreler arası iletişimin sağlanması ve metabolizmanın kusursuz bir şekilde çalışması konuları da hep ona ait. Üretim seviyesi bozulan tiroit, hızlı kilo kaybı, hızlı kilo artışı, enerji azlığı, bitkinlik, uyku hali, kaygı durum bozukluğu, mutsuzluk, hazım sorunları, kalp ritim bozuklukları, aşırı üşüme, yüzde şişme, adet düzensizlikleri, cilt kuruluğu gibi kötü semptomlar gösteren haşimato hastalığı ile bizleri baş başa bırakıyor. Haşimato hastalığı, çoğunlukla tiroitin az üretilmesi durumu olan Hipotiroit olarak seyrederken bazen aşırı tiroit üretimi anlamına gelen Hipertiroit formunda görülebiliyor.
Yaşam kalitesini düşüren haşimato hastalığının erkeklere kıyasla kadınlarda daha fazla görüldüğü biliniyor. Bu konudaki genel kanı, kadınların daha duygusal yapıya sahip olması ve strese daha yatkın olmaları yönünde. Uzmanlara göre özellikle orta yaşlı kadınlarda görülen haşimato hastalığının sebepleri tamamen kalıtımsal. Yani, aile içerisinde tiroitle ilişkilendirilen vitiligo, romatoid artirit, tip 1 diyabet, ülseratif kolit gibi otoimmun rahatsızlıklar haşimato tiroidini tetikleyen faktörlerden.
Haşimatonun kalıtımsal olduğuna değindik. Ama bu hastalığın 50 – 60 yıl kadar önce çok nadir görüldüğü ve hekimlerin meslek süreleri boyunca bazen tek bir haşimato vakasına dahi denk gelmediği düşünülünce, uzmanlar bu hastalığı da beslenme düzenlerimizin tarihsel süreçlerdeki bozulması konusuna bağlıyor. Bunu şöyle açıklayabiliriz: Tarihsel süreçlerde, dışarıdan gelen müdahalelerle genetik olarak bozulan atalık tahıllar, katkı maddeleri, sentetik aromalar, koruyucular ile birleşerek çoğunlukla beslenme kaynaklı diyabet, kanser, obezite, kalp ve bağırsak hastalıklarının görülme sıklığını artırıyor. Kontrolünü kaybeden organlar ise zamanla görevlerini yanlış bir şekilde yerine getirmeye başlıyor. Haşimato Tiroidi de dolaylı bile olsa tarihsel süreçlerde bozulan beslenme düzenlerinin bir eseri olarak karşımıza çıkıyor.
Haşimatoda tiroit bezi üzerindeki etkisini kontrolsüz biçimde artıran antikorların, Glutensiz Beslenme düzeni benimsendiğinde fark edilir derecede azaldığını gözlemliyoruz. Bu ise glüteni hayatımızdan neden çıkarmamız gerektiğinin adeta bir kanıtı. Genetiği çoktan değişmiş olan modern buğday, arpa ve çavdar gibi tahıllarda sıkça bulunan gluten, bağırsakta uzun zaman harcayan, hazmı yoran ve yağ yakımı, enerji üretimi konularında görevli tüm elemanların kontrolünü bozan bir bileşen. Gluten içeren modern tahılların üretiminin son 50 yılda artışa geçmesi ve siyez gibi gluten oranı oldukça düşük olan atalık buğdaylardan uzaklaşılmış olması aslında haşimato hastalığının da kökenini bizlere kanıtlar nitelikte.
Genellikle uzmanlar tarafından özel bir diyete tabi tutulan haşimato hastaları, tiroit hormonunu tetikleyen işlenmiş yiyeceklerden, rafine şeker içeren gıdalardan, soya ürünlerinden, hazır gıdalardan ve tüm tahıllardan uzak duran bir yaşam biçimi benimsemeli. Özellikle tahıllar söz konusu olduğu için burada şu soruyu sorabiliriz? Haşimato Hastaları Glutensiz mi Beslenmeli? Cevap, kesinlikle evet! Glutenin, haşimatoda gözlemlenen kontrolsüz antikor saldırılarının etkisini artırdığı uzmanlar tarafından kanıtlandığı için, hastaların glüten kısıtlamasına gitmesi şarttır.
Glütensiz beslenme konusunda, Haşimato Diyeti içerisine bakliyat, et ve balık ürünleri ile çok şekerli olmayan meyveleri dahil edebilirsiniz. Bu konuda, gıdaların etiketlerini okuyarak da doğru seçeneğe varabilmeniz söz konusu. Her öğünde özel bir yere sahip olan tahıl ürünleri konusunda seçiminizi yine glutensiz seçeneklerden yana kullanabilirsiniz. Sindirimi yormayan ve bağırsak florasını yapılandıran, formu koruyan, kansızlığa iyi gelen ve tiroit problemlerini önlemeye destek olan glutensiz ürünler için Siyez Evi’nde bulunan Glutensiz Karabuğday Ekmeği ve glüten oranı oldukça düşük olan siyez ekmeğinden yardım alabilirsiniz. Tüm öğünlerinize değer katan siyez makarnası, siyez simiti, siyez buğdayı dövmesi, siyez buğdayı ezmesi gibi sağlıklı seçenekleri de yine Siyez Evi’nin zengin ürün gamında bulabilirsiniz. Siyez Evi, molalarınızı ve çay saatlerinizi süsleyen siyezli kurabiyeler ve Glutensiz Brownie gibi tatlılar için de yine güvenilir bir adres seçeneği…