Tarihsel süreçlerde dışardan müdahalelerle birlikte değişikliğe uğramış besinler, katkı maddesi, koruyucu, hormon gibi zararlı içeriklerle beslenme düzenimizi bozmuş durumda. Modern buğdayın da aralarında bulunduğu tahıllar, beslenme şekillerini bozduğu için diyabet, kanser, obezite, kalp ve bağırsak hastalıklarını daha sık gözlemliyoruz. Yağ yakma, kan şekerini kontrol altına alma, enerji üretme gibi farklı görevler üstlenen organların sağlıksız ve kuralsız beslenme nedeniyle kontrolünü kaybetmesi saydığımız hastalıkların görülme sıklığını da artırıyor. Beslenmeyi belli bir düzene oturtmak amacıyla sağlıklı birçok diyet reçetesi uygulansa da son zamanlarda farklı bir diyet öne çıkıyor; o da Ketojenik Diyet.
Nörolojik hastalıkların nöbetlerini azaltması ve hastalık semptomlarını geriletmesi sebebiyle popüler hale gelen ketojenik diyet, epilepsi, alzheimer, parkinson gibi hastalıkların tedavisinde ortaya çıkıyor. Daha sonra gözünü kan şekeri, insülin direnci, kan basıncı gibi hastalık etmenlerine çeviren uzmanlar, ketojenik diyetin beslenme kaynaklı hastalıkların risk faktörlerini azaltabileceği fikrine yoğunlaşıyor. Kan şekerinin daha yavaş artmasına neden olan keto diyetin diyabet komplikasyonlarını azalttığı ve sağlıklı kilo vermeyi desteklediği kanıtlanıyor. Bu nedenle, karbonhidratların sınırlandırıldığı ve yağ alımının artırıldığı bir diyet olarak tanımlayabileceğimiz ketojenik diyet, enerjinin karbonhidratlardan değil de yağlardan elde edilmesi kuralına dayanıyor.
Genellikle Sporcu Beslenmesi içerisinde yer alan ketojenik diyet, yağ yakımını hızlandırarak yağlardan elde edilen enerjinin tüm vücutta kullanılmasını amaçlıyor. Karbonhidrat alımının azalmasıyla ketozis denen özel bir duruma geçen vücut, daha fazla yağ yakarak enerji ihtiyacını yağdan karşılamaya başlıyor. Karbonhidratın vücuda tekrar alınması ketozis durumunu bozmakta. Keto diyetteki temel prensip ise vücudun ketozis durumundan çıkmamasını sağlamak. Bu nedenle, kaymak, zeytinyağı, tereyağı, yağlı kuruyemiş tohumları gibi doğal yağ kaynaklarının, kabak, karnabahar, lahana, brokoli gibi düşük karbonhidratlı sebzelerin ve tavuk, balık, kırmızı et, yumurta, kemik suyu, sakatat gibi hayvansal protein içeren gıdaların keto diyete mutlaka eklenmesi gerekiyor. Ketojenik diyetin uzman diyetisyenler eşliğinde yapılması öneriliyor. Çünkü bu diyette, temel besin ögeleri olan yağların, proteinlerin ve karbonhidratların alım oranlarının kişinin metabolizmasına göre düzenlenmesi oldukça önemli.
Karbonhidrat alımının sınırlandığı keto diyette patates, makarna, pirinç gibi şeker ve nişasta içeren gıdaların listede asla yeri yok. Özellikle buğday, yulaf, çavdar, mısır, arpa gibi glüten içeren ve karbonhidrat değeri yüksek olan tahıl ürünlerinin diyetten kesinlikle çıkarılması şart. Bu noktada akıllara şu soru geliyor: Ketojenik Diyette Ekmek Yenir mi? Cevap, kesinlikle evet. Karbonhidrat değeri düşük olan, içerisinde ceviz, badem gibi yağlı kuru yemişlerin yer aldığı Keto Ekmek çeşitlerini bu diyette gönül rahatlığıyla tüketebiliyorsunuz.
Badem unu, susam unu, karnıyarık otu tohumu unu, keten tohumu unu özellikle de bir tahıl unu olmayan glütensiz Karabuğday Unu yani Greçka Unu ile üretilmiş ekmekler ketojenik diyette öne çıkan besinlerden. Protein ve yağ oranı artırılmış olan bu ekmeklerde yağ kaynağı olarak çeşitli kuruyemiş tozları da kullanılıyor. Ayrıca kuru dut, kuru hindistancevizi gibi meyve kurularının tozuyla hazırlanan atıştırmalık seçenekleri de keto diyette masaya koyabileceğiniz gıdalardan.